EREĞLİ FOTOĞRAFLARI

EREĞLİDE GÖRÜLECEK YERLER-1

Abone Ol

EREĞLİ BELEDİYESİ OĞUZ ATA SOSYAL TESİSLERİ

TESİSLERİN HAVADAN GÖRÜNÜMÜ

TESİSLERDE, ŞEHİT VE GAZİ YAKINLARI DERNEĞİ,BELEDİYE KREŞİ,ÇOCUK KÜTÜPHANESİ,DOWN CAFE,ENGELLİLER DERNEĞİ,SOSYAL TESİSLER YER ALMAKTA

Ereğli’nin turizmini ulusal ve uluslararası alanda ekonomik kalkınmaya katkı sunmaya hazır hale getirecek Akhüyük Termal suyu çalışmaları devam ediyor.

Başkan Oprukçu’nun talimatlarıyla Akhüyük Termal Suyunun kaynak alanında 8 adet havuzun yapımı tamamlanırken kabinler hazırlanıyor. Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Oprukçu, Ereğli’nin her alanda öncü şehir olması için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

Akhüyükteki şifalı su ile vatandaşlar dertlerine çare buluyor.

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alan Geç Hitit dönemine ait ''İvriz Kaya Anıtı'', yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor

MÖ.727-742 yılları arasında, Kral Varpalavas tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. 4.20 x 4.20 metre ölçülerinde, kaya zemin üzerine, kabartma tekniğiyle yapılmıştır. Aynı zamanda, Asur ve Frgy etkileri de görülmektedir. Tuvana krallığından, günümüze gelebilmiş bir eserdir. Tuvana krallığı; başkenti Ereğli olan ve ön Hititler tarafından kurulan bir krallıktır.

Anıtta; bölgenin kralı Varpalavas ile Tarhundas tasvir edilmiş. Tarhundas; krala göre daha büyük ölçüde, ellerinde üzüm salkımı ve buğday başaklarını tutuyor. Kral ise, daha küçük ve dua eder durumda tasvir edilmiş. Tasvirdeki objelerin giysileri; geç hitit sanatının özelliklerini yansıtmakta. Her iki figürün arasında bulunan, hiyeroglif yazıda: ” Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Varpalavas; sarayda bir prens iken, bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin” yazılıdır.

Atatürk Kültür Merkezi İçerisinde piknik alanları yüzme havuzu spor alanları oyun alanları ve anfi tiyatro barındıran büyük bir yer.

Alanda çok büyük birde Gölet bulunmaktadır

Atlı Spor Klubu

Göletde tekne turu

Yüzme havuzu

Daha önce Cami/ Cami-i Kebir Mahallesinde iken günümüzde Boyacıali Mahallesi 90006. Sokakta yer alan Ulu Camii, Karamanoğlu Mehmet Bey adına yaptırılan en önemli kültür varlıklarından biridir. Orijinal olarak sadece minaresi kalmıştır.

Kuzey – güney yönünde uzanan sekiz sıra kemer üzeri kirişlerle kapatılarak oluşturulan düz çatıyla kaplanmıştır. 32 adet sütun üzerine oturan kemerler beyaz taştandır, sütunlardan sekiz tanesi yığma diğerleri devşirme malzemedir. Geriye kalan yirmi dört sütun ve başlıklar Roma ve Bizans dönemine aittir. Minareye yakın kapı üzerinde ve yanında onarım kitabeleri vardır. Mihrap 1940 onarımında yeniden yapılmıştır. Caminin kuzeydoğu köşesine oturtturulan minare 40 metre yüksekliğinde olup kırmızımsı kesme taştan yapılmıştır.

Sekiz köşeli mermerden kaideye oturur. Kaide üzerindeki bölümde sekiz adet kemerli yüz ile küp kısmı yapılmıştır. Kaide ile küp arasına konan mermer kuşakta sülüs yazı ile Ayet-el kürsî yazılıdır. Minare gövdesinde beyaz renk taş ile on adet kuşak vardır. Şerefe altındaki geniş kuşaklı mavi zemin üzerine siyah renk kufi yazı kalıntıları görülmektedir. Külah altındaki çinilerin bir kısmı dökülmüştür. Yine külah altında pencere görünümünde açıklıklar ve çinili minare tipine girmektedir. Kaynaklarda hem minare hem de gözetleme kulesi olarak yapıldığı belirtilmektedir. Minare, üzerinde pencere açıklıkları bulunan kurşun kaplı külahla son bulur. Cami süsleme açısından zengin değildir. Yapılan tamirlerle yenilenen mihrap ve minber oldukça sadedir. 16. Yüzyılda Anadolu’yu dolaşan seyyah Gazzi, Ulu Camii’nin çakıllarla kaplı, çok süslü bir minberi olduğunu belirtmektedir. Öğle namazını eda ettiğimiz bu caminin içindeki süslemenin sadece devşirme sütunlarda olduğu görülür. Sütun başlıklarında ise bitkisel motifler göze çarpar. Yapının inşa kitabesi mevcut değildir. Mevcut kitabeler ise caminin tamiriyle alakalıdır. Cami 1234/1819 yılında Abdülcebbarzâde Celâleddin paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Seyahatnamelerde caminin Selçuklu hükümdarı Kılıç-Arslan zamanında yapıldığına dair bilgileri daha önceden vermiştik. Minarenin Selçuklulardan kaldığı ve yanına Karamanoğlu II. Mehmed döneminde, 1426’da Ulu Camii’nin yaptırıldığı da belirtilmektedir. Karaman Vilâyeti Vakıflar Defteri’nde ise, “Ereğli Camii’ni Karamanoğlu İbrahim Bey’in oğlu Mehmet Bey 1456 yılında yaptırmıştır” şeklinde bir bilgi de mevcuttur.

Ereğli ve çevresinin tarihi ve eser zenginliği göz önüne alınarak 1967 yılında müze binasının inşasına başlanmış ve müze 1968 yılında hizmete açılmıştır. 1980 yılında onarılmış ve ayrı bir depo binası ilave edilmiştir.

Tek katlı olan müze binasında Arkeoloji ve Etnografya olmak üzere iki ayrı teşhir salonu bulunmaktadır. Arkeoloji salonunda yaklaşık beş yüz eser beş ayrı vitrinde kronolojik sıra ile sergilenmektedir. Bir nolu vitrinde Neolitik Dönemden Geç Hitit Dönemine kadarki süreç içerisinde Ereğli ve çevresinde bulunan eserler (kaplar, taş aletler, obsidyenler, mühürler vs.) sergilenmektedir.

İki nolu vitrinde Göztepe mevkiinde bulunan Göztepe tümülüsünde 1974 yılında yapılan kazılar sonunda bulunan eserler (Helenistik döneme aittir) ve Roma dönemine ait heykel parçaları, figürünler bulunmaktadır. Ayrıca çalışma konumuzu oluşturan kandiller de bu vitrinde sergilenmektedir. Üç nolu vitrinde Ereğli’ye 40 km. uzaklıktaki Oymalı yer altı şehirleri kazısında bulunan eserler, Bizans Dönemine ait eserler ve cam unguantariumlar sergilenmektedir. Arkeoloji salonundaki dördüncü vitrini ise sikke vitrini olarak düzenlenmiştir.

Sikkeler dönemlerine göre ayrılarak teşhir edilmektedir. Beşinci vitrinde Ereğli ‘ye 17 km. uzaklıkta bir kasaba olan Zengen‘de kum ocaklarında yapılan çalışmalarda kepçeye takılarak tesadüfen bulunun mamut fosiline ait parçalar sergilenmektedir. Yaklaşık olarak yüzelli eserin sergilendiği Etnografya salonunda iki vitrin bulunmaktadır.

itrinlerde satın alma veya hibe yolu ile müzeye kazandırılmış yöresel kıyafetler, takılar, bakır tabaklar ile bir adet el yazması Kur’ân-ı Kerîm sergilenmektedir. Bahçe teşhirinde ise; mezar stelleri, sütunlar, sütun başlıkları, taş değirmenler ve küpler bulunmaktadır